ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

AL-İ İMRAN

1

/

2

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

 

الم {1} اللّهُ لا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ {2}

 

1. Elif, Lam, Mim.

2. Allah O'dur ki, O'ndan başka İlah yoktur. Hayy'dır, Kayyum'dur.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

 

1- Tek ilah Allah'tır:

2- Aynı Sureyi Birden Çok Rek'atte (Zammı Sure Olarak) Okumak:

3- Bu Surenin Faziletine Dair Rivayetler:

4- Bakara ve Al-i imran Surelerine ''ez-Zehraveyn'' Adının Verilişi:

5- Surenin Baş Taraflarının Nüzul Sebebi:

 

1- Tek ilah Allah'tır:

 

Yüce Allah'ın: "Elif, Lam, Mim. Allah O'dur ki, O'ndan başka İlah yoktur. Hay'dır, Kayyum'dur" buyruğu ile başlayan bu surenin Medine'de indiği icma' ile kabul edilmiştir. en-Nekkaş, bu surenin Tevrat'taki adının "Taybe" olduğunu nakletmektedir.

 

el-Hasen, Amr b. Ubeyd, Asım b. Ebi'n-Necud ve Ebu Ca'fer er-Ruası vasl "Elif"ini kat' ile (...) şeklinde ve: "Bir, iki, üç, dört" gibi sayı isimleri vasl olmakla birlikte vakf takdir ettikleri gibi, "Elif, Lam, Mım" üzerinde de vakf takdir ederek "Elif, Lam, Mım Allahu ... " şeklinde okurlar.

 

el-Ahfeş Said der ki: İki sakinin birarada bulunması dolayısıyla "Elif, Lam, Mım"in "Mım" harfini esreli olmak üzere (...) şeklinde okumak da caizdir. ez-Zeccac ise der ki: Bu, bir hatadır. Ağırlıgı dolayısıyla Araplar böyle demezler.

 

en-Nehhas der ki: Evla olan kıraat şekli ammenin okuyuşudur. Eski nahivalimleri bu hususta değişik açıklamalarda bulunmuşlardır. Sıbeveyh'in görüşüne göre "Mım"in fethalı okunması iki sakinin bir arada bulunması dolayısıyladır. "Mım"in fethalı okunmasını seçmeleri esre, "ya" ve yine ondan önce esrenin bir araya getirilmemesi isteğidir. el-Kisai der ki: Heca Calfabe) harfleri ile vasl Elif'leri bir araya gelecek olurlarsa, vasl Elif'i hazfedilir ve heca harfi vasl Elif'inin harekesi ile harekelenerek (mesela) şöyle denilir: "Elif, Lam, Mımallah, Elif Lam, mizkür, Elif, Lam mimiktarabet."

 

el-Ferra da der ki: Asıl olan er-Ruası'nin de okuduğu şekilde "Elif, Lam, Mım Allahu ... " şeklinde okumaktır. Böylelikle hemze'nin harekesi Mım'e verilmiş olmaktadır. Ömer b. el-Hattab da: "el-Hayyu'l-kayyam" şeklinde okumuştur. Harice der ki: Abdullah (b. Mes'ud)ın Mushafında:

 

"el-Hayyu'l kayyimu" şeklindedir. Bakara Süresi'nin baş taraflarında, sürelerin başlarında yer alan Mukatta Harflere dair ilim adamlarının görüşlerini önceden açıklamış bulunuyoruz.

 

Bu sürede "Allah O'dur ki, O'ndan başka ilah yoktur, Hay'dır, Kayyum'dur" başlı başına bir cümle olarak geldiğinden dolayı bu hususa dair bu görüşlerin tümünün bir anda burada düşünülmesi mümkündür.

 

2- Aynı Sureyi Birden Çok Rek'atte (Zammı Sure Olarak) Okumak:

 

el-Kisai'nin rivayetine göre Ömer b. el-Hattab (r.a.) yatsı namazını kıldırdığı bir seferinde Al-i İmran Süresi'ni okumaya başlayarak "Elif Lam Mim ... " diye okumuş ve birinci rek'ate yüz ayet, ikinci rek'atte de geri kalan yüz ayeti okumuştur.

 

Bizim (mezhebimize mensup) ilim adamlarımız derler ki: Bir süreyi iki rekatta okumamalıdır. Eğer namaz kılan böyle yapacak olsa bu da yeterli gelir.

 

Malik, el-Mecmua'da, bunda bir mahzur yoktur, fakat yapılması gereken de bu değildir, demektedir.

 

Derim ki: Sahih olan bunun caiz olduğudur. Peygamber (s.a.v.) da akşam namazında A'raf Süresi'ni iki rekate bölerek okumuştur. Bunu da yine Nesai rivayet etmiştir. Ayrıca Ebu Muhammed Abdulhak da bunun sahih olduğunu bildirmiştir ki, ileride gelecektir.

 

3- Bu Surenin Faziletine Dair Rivayetler:

 

Bu sürenin faziletine dair birçok haber ve rivayet gelmiştir. Bunlardan bazılarına göre bu süre yılan sokmasına karşı bir eman, yoksullara bir hazine, ahiret gününde bu süreyi okuyanı savunacağı ve onun son ayetlerini geceleyin okuyan kimseye geceyi namazIa kılmış gibi ecir yazılacağı ve buna benzer diğer haberler bu kabildendir.

 

Darimi Ebu Muhammed, Müsnedinde şunu zikretmektedir: Bize Ebu Ubeyd el-Kasım b, Sellam nakletti, dedi ki: Bana Ubeydullah el-Eşcai naklederek dedi ki: Bana Mis'ar nakletti, dedi ki: Bana Cabir, içinde düştüğü duruma düşmeden önce eş-Şa'bi'den naklederek dedi ki: eş-Şa'bi dedi ki: Abdullah dedi ki: Gecenin son bölümünde kılacağı namazda Al-i İmran Süresi'ni okumak yoksul bir kimse için ne büyük bir hazinedir!

 

Bize Muhammed b. Said anlattı, bize Abdusselam, el-Cüreyri'den, o Ebu's-Sillil'den naklederek dedi ki: Bir adam kısas dolayısıyla takip edilecek oldu. O da gidip Mecenne vadisine sığındı. Burası öyle bir vadi idi ki, orada yürüyen bir kimseyi mutlaka bir yılan sokardı. Vadinin kenarında yüksekçe bir yerde iki rahip de vardı. Akşam olunca rahiplerden biri diğerine: Allah'a yemin olsun ki bu adam helak oldu demektir, dedi. Derken o adam Al-i İmran Süresi'ni okumaya başladı. Bu sefer rahipler şöyle dediler: Bu adam Taybe Süresi'ni okudu, kurtulması muhtemeldir Sabahı sağ salim etti.

 

Mekhul'den de müsned olarak şöyle dediğini rivayet etmektedir: Her kim Cum'a günü Al-i İmran Süresi'ni okuyacak olursa, gece oluncaya kadar melekler ona rahmetle dua eder. 

 

Osman b. Affan'dan da senedini kaydederek şöyle dediğini zikreder: Geceleyin Al-i İmran Süresi'nin sonlarını okuyana bu kişi bir geceyi namazIa geçirmiş gibi yazılır. Ancak bu rivayetin senedinde İbn Lehia vardır.

 

Müslim'de en-Nevvas b, Sem'an el-Kilabi'den şöyle dediğini belirten bir rivayet yer almaktadır: Ben Peygamber (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve onun gereğince amel eden ehl-i Kur'an olanlar getirilir. Kur'an'ın önünde Bakara Süresi ve Al-i İmran yer alır." -Resülullah (s.a.v.) bu iki süreye üç örnek verdi ve ben daha sonra bu üç örneği unutmadım. Devamla dedi ki: "Bu iki süre ya iki bulut yahut da aralarında ışık ve aydınlık bulunan iki siyah gölgelik veya sahiplerini savunan dizi dizi kuşlardan iki topluluk gibidir.''

 

Yine Müslim, Ebu Umame el-Bahili'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Rasülullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Kur'an-ı Kerim'i okuyunuz. Çünkü o Kıyamet gününde ashabına bir şefaatçi olarak gelecektir. İki ışık saçıcı süre olan Bakara ve Al-i İmran sürelerini de okuyunuz. Çünkü her ikisi de Kıyamet gününde iki bulut yahut iki gölgelik ya da sahiplerini savunan dizi dizi iki bölük kuş gibi geleceklerdir. Bakara Süresi'ni okuyunuz. O süreyi almak (öğrenmek) bereket, onu terketmek hasrettir. Batılcılar da onun altından kalkamaz. '' Muaviye der ki: Burada geçen "batılcılar"dan kastın, sihirbazlar olduğu haberi bana ulaşmıştır.

 

4- Bakara ve Al-i imran Surelerine ''ez-Zehraveyn'' Adının Verilişi:

 

Bakara ve Al-i İmran sürelerine "ez-Zehraveyn" adının verilişiyle ilgili olarak ilim adamlarının üç görüşü vardır:

 

1- Bunlar, ışık saçan iki süredir. Bu da "ez-Zehr ve ez-Zuhre" kelimesinden alınmadır. Bu adın veriliş sebebi ya o süreleri okuyanın nurlarından yani manalarından aldığı aydınlık ile hidayet bulmasıdır.

 

2- Ya da onları okumaya karşılık, Kıyamet gününde (okuyucularına) verilmesi sözkonusu olan eksiksiZ nur dolayısıyladır. Bu da ikinci görüştür.

 

3- Bu iki süreye bu ismin veriliş sebebi, her ikisini de Ebü Davüd ve başkalarının kaydettikleri şekilde Yüce Allah'ın İsm-i Azam'ını müşterek olarak ihtiva etmeleridir. Yezid kızı Esma'dan gelen rivayete göre Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Yüce Allah'ın İsm-i Azamı şu iki ayet-i kerimededir: "Ve ilahınız tek bir ilahtır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, Rahmandır, Rahimdir"(el-Bakara, 263) ayetiyle Al-i İmran Süresi'nde yer alan:

 

"Allah O'dur ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur, o Haydir, Kayyum'dur" ayetidir. Bunu aynı zamanda İbn Mace de rivayet etmiştir.

 

Hadis-i şerifte (bu iki süreyi nitelemek üzere geçen) "el-ğamam: Bulut" kelimesi, sarmaş dolaş bulut demektir. Tepeye yakın olduğu takdirde buna elğayaye (gölgelendirici herşey) adı verilir. "ez-Zulle (gölgelik)" de aynı şeydir.

 

Hadis-i şerifin manası da şud.ur: Bu iki süreyi okuyan kimse onları okumanın sağladığı sevabın gölgesindedir. Nitekim hadis-i şerifte: "Kişi sadakasının gölgesindedir'' denilmektedir.

 

Hadis-i şerifteki: "Onu savunurlar" ifadesinden kasıt da şudur: Yüce Allah, onların sevabı dolayısıyla, onun adına savunma yapacak melekler yaratır. Nitekim kimi hadis-i şerifte: "Şüphesiz her kim: "Allah şahitlik etti ki kendisinden başka hiçbir ilah yoktur" (Al-i İmran, 18) ayetini okuyacak olursa Allah, Kıyamet gününe kadar kendisine mağfiret isteyecek yetmiş melek yaratır buyurulmuştur. Hadis-i şerifte geçen: "Aralarında (her iki bulut arasında) ışık ve aydınlık olacaktır" ifadesi ise bunlardaki aydınlığa dikkat çekmektedir. Çünkü "siyah" kaydı getirilince bunların karanlık olacağı vehmi uyanabileceğinden böyle bir vehim "her ikisi arasında da bir aydınlık vardır" buyruğu ile ortadan kaldırılmaktadır. Yani bu iki bulutun siyah olmalarından kasıt, oldukça kes if oluşları ve bu kesiflikleri sebebiyle altlarında bulunan ile güneşin sıcaklığı ve aşırı harareti arasında engel teşkil etmeleri dolayısıyla bu böyle olacaktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

5- Surenin Baş Taraflarının Nüzul Sebebi:

 

Bu sürenin baş tarafları, Muhammed b. İshak'ın, Muhammed b. Cafer b. ez-Zübeyr'den naklettiğine göre Medine'ye gelen Necı-an heyeti dolayısıyla nazil olmuştur. Bu heyette bulunanlar hıristiyan olup Rasülullah (s.a.v.)'ın yanına Medine'ye altmış süvari olarak geldiler. Bunların arasında şereflilerinden ondört kişi vardı. Bu ondört kişi arasında da bütün işlerinin başı üç kişi vardı ki, bunlar heyetin emiri, görüş sahibi ve asıl adı Abdulmesih olan elAkib, diğeri ise gerçek koruyucuları, efendileri, toplantılarının başkanı el-Eyhem adını taşıyan kişi, diğeri ise papazları ve alimleri bulunan, Bekr b. Vailoğullarından birisi olan Ebu Harise b. Alkame idi. Bunlar ikindi namazının akabinde Rasülullah (s.a.v.)'ın huzuruna girdiler. üzerlerinde bir çeşit Yemen elbisesi olan hibarları, cübbe ve ridaları vardı. Peygamber (s.a.v.)'ın ashabı:

 

Biz onlar gibi güzel ve heybetli bir başka heyet görmedik, dediler. Dua vakitleri girince kalktılar ve Peygamber (s.a.v.)'ın mescidinde doğuya doğru ibadet ettiler. Peygamber (s.a.v.): "Onlara ilişmeyin" buyurdu. Arkasından Medine'de birkaç gün daha kaldılar. Bu süre zarfında ise Rasülullah (s.a.v.) ile Hz. İsa hakkında tartışıp durdular. Onun Allah'ın oğlu olduğunu iddia ettiler ve buna benzer daha başka oldukça çirkin ve tutarsız iddialarda bulundular. Rasülullah (s.a.v.) da gözkamaştırıcı apaçık delillerle onların görüşlerini cevaplandırıyor, iddialarını çürütüyordu. Fakat onlar bunu bir türlü görmüyorlardı. Onlar hakkında bu sürenin başından itibaren seksen küsür kadar ayet nazil oldu. Nihayet iş, Rasülullah (s.a.v.)'ın onları Mübahaleye davet etmesi noktasına kadar gelip dayandı. İbn İshak'ın Siretinde ve başka eserlerinde zikredildiğine göre durum böyle olmuştur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Al-i İmran 3-4

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR